1. Defining the fascial system
2. Fascia Research from a Clinician/Scientist’s Perspective
3. Yoga, fascia and the second law of thermodynamics
Fasya Nedir? Fasya’nın Hareket ile Olan İlişkisi Nasıldır?
Fasya, yumuşak kollajenöz bağ dokusu, membranöz dokunun farklı bölümleri ve vücudu kaplayan yumuşak bağ dokusu sistemini olarak kullanılan ancak belirsiz bir şekilde tanımlanmış anatomik bir terimdir.
Her akşam uyuduğumuzda örümcek ağı gibi daha fazla doku üretilir, her hareketle de bu doku yırtılır ve düzene girer. Amaç daha da esnek olmak değildir, stabilite ve esneklik arasında dengenin olmasıdır. Fasya (fascia) Latince’de ‘’bant’’ anlamına gelir. Fasya deri altından başlayan, tüm vücudu ve organları saran ağ şeklinde bir sistemdir. Kemiklerimizin, kas liflerimizin, organlarımızın, damarlarımızın ve sinirlerimizin etrafı fasya ile sarılıdır.
Fasya bir su sistemidir. Bedenimiz %60-65 oranında sudan oluşur. Fasya, içindeki Hiyalüronik asit içeriği ile suyun jelimsi bir maddeye dönüşmesini sağlar. Sağlıklı fasya jel ile sıvı arasındaki dengenin korunmasıyla ortaya çıkar.
Sağlıklı fasyada kaygan dokular iyi işleyen bir mekanizma gibi aşırı sürtünme olmadan hareket edebilir. Fizyoterapide ya da yoga pozlarında acı hissetmemizin sebebi yapışık (aşırı jelimsi) fasyanın alt tabakadan ayrılmasıdır. Elle müdahale yoga pozlarının yeterli olmadığı noktada gereklidir. Ameliyattan az bir zaman sonra yavaş yavaş hareket ederek dokuların yapışmasını önlemek mümkündür. Vücudumuz yaşlandıkça daha az fibroblast hücresi üretir. Vücutta ne kadar kaygan ve özgür fasya varsa, kemikler hizalarını o kadar rahat ve kendiliğinden bulur.Duygusal halimiz, yediklerimiz ve gündelik hareketlerimiz fasya yapısını etkileyen unsurlar arasındadır. Sigaranın fasya yapısı üzerinde yıpratıcı etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Fasyayı daha iyi tanımak için portakala benzetebiliriz. Dış bölümü (kabuğu) daha kalın ve yastık gibi bir kılıftan oluşur (deri ve yağ tabakası). Portakalın içinde dilimleri birbirinden ayıran ve dilimlerin içinde her bir küçük damlayı birbirinden ayıran fakat aynı zamanda da birleştiren zarlar vardır. Bedenimizin içindeki fasya dokuları da aynı görevi taşırlar.
Fasya dokusu birleştirip ayırma görevinin yanında beden içindeki bütünsel iletişim ağıdır. Bu ağ örümcek ağına benzetilir ve ‘’Matrix’’ kelimesi fasya ağını tarif etmek için kullanılır. Fasya, yiyip içtiklerimizden, hareket ya da hareketsizliğimizden, duygularımızdan an be an etkilenir. Fasya ne kadar sağlıklıysa fasyanın içinden geçen damarlar, sinirler ve sıvılarda da o kadar sağlıklı ve akışlarını rahat sürdürebilirler. Enerji meridyenlerinin de (Nadi’ler) fasyanın içinden geçtiği bilinmektedir. Hareketsizlik fasyanın kaygan ve sağlıklı yapısını kaybetmesine neden olur. Sadece oturmak değil, belirli hareket rutininin dışına çıkmamak da bazı bölgelerde fasyanın hareketsizliğine yol açar ve kaygan, sağlıklı ağ dokusunun sertleşmeye başlamasına sebep olur. Örnek olarak bir koşucu üst bedenini esnetmeden hayatına devam edebilir. Hiçbir hareket sistemi kendi içinde mükemmel değildir (mükemmel olsalar bile bizim uygulayıcı olarak her zaman eksikliğimiz olacaktır). Dolayısıyla hepimiz bedenimizin çeşitli yerlerinde sıkışıklık, dolaşımsızlık ve rahatsızlık hissederiz. Fasya bir kazak gibidir. Bir tarafı zedelenirse etkisi bedenin başka bir yerinde hissedilir. Dolayısıyla boyun ağrısının kaynağı pelviste ya da harmstringde olabilir. Bir uzmana danışılmadığı takdirde ağrının kesin kaynağının neresi olduğunu tahmin etmek zordur. Fakat genellikle ağrının olduğu yer ağrının asıl kaynağı olmayabilir.
Yoga pozları bedenin fasyasını her türlü strese tabi tuttuğundan sistematik olarak düğümlerin açılmasına yardımcı olur. Fasyanın yapısı plastik gibidir. Yeterince stres ile biçim değiştirebilir. Bunu streç etmeyle karıştırmamak önemlidir. Fasyanın lastik gibi bir yapısı olmadığı için streç etmez, sadece biçim değiştirir. Düzenli hareket kasların etrafındaki fasyayı yapılandırır ve bu durum hareket etmeyi kolaylaştırır. Belimizin etrafındaki fasya yapısını incelersek, büyük bir darbe almadığımız sürece, bu bölgede kolay kolay incinme olamayacağını görürüz. Bedenimize yaptığımız en büyük zararlardan birisi ‘’hareketsizliktir’’. Mindfulness ile hareket ederek, zorlanmadan ve acıya %30 civarı girerek (zorlukla dayanabileceğiniz ya da dayanamayacağınız bir seviyeye gitmeden) uygulanan yavaş streçler fasya yapısı üzerinde stres uygulayıp fibroblast üretimini uyarır. Fibroblast hücreleri elastin, kolajen ve HY asit üretiminden sorumlu olup sağlıklı fasyanın yapılandırılmasında son derece önemlidirler. Streç yaparken vücutta bölgesel olarak oluşan hafif gerginliğe, strese ve acı hissine dayanmak gerekir. Burada kilit nokta bu hislerin noktasal değil bölgesel olması ve hislerin kemiklerde değil bağ dokusunda-kaslarda olmasıdır. Öne ve arkaya eğilerek zamanla en kalın fasya dokusunun bile daha kaygan ve sağlıklı hale geldiğini deneyimleyebilirsiniz.
Fasyal ağ içinde 100.000 reseptör (sinir alıcı) vardır. Bunlar 5 farklı reseptöre ayrılırlar. Sıkışmaya (kompresyona nazaran) gerilmeye daha hassaslar. Yoga pozlarında yapılan germe hareketleri fasyaya basınç uygularken aynı zamanda da kendimizle daha yakın ve derin bir bağ kurmamızı sağlar. Fasyadaki sinir dağılımı genel olarak sempatik yapıdadır. Otonom sinir sistemi ve fasya ağı arasında kan damarları bağlantısıyla yakın bir bağ vardır. Hormon regülasyonunu da fasyanın etkilediği üzerine düşünceler vardır. Yeni yapılan bir deneyde laboratuvarda fareleri 12 gün boyunca günde 1 saat olmak üzere orta şiddette strese (stres derken işkence ya da acı yok, sadece hareketsiz kalmaya) maruz bırakmıştırlar. Bu durum hayvanlar üzerinde önemli bir stres oluşturmuştur. Hayvanlar bu süre zarfı içinde bağdokularında ağrı eşiklerinin azaltmak için çok daha fazla hareket etmeye başlamışlardır. Acıyla olan ilişkinin -yoğun bir bölgesel baskı ya da hareketle- değiştiği gözlenmiştir.
Klinik Tanımı ile Fasya:
Fasya, bizi bir arada tutan biyolojik doku, bağ dokusu ağıdır. Yaklaşık 70 trilyon hücreden oluşuyoruz – nöronlar, kas hücreleri, epitel – hepsi göreceli bir uyum içinde; fasya, onları uygun yerleşimlerinde birbirine bağlayan lifli, yapışkan ve Fasciawet proteinlerinden oluşan 3 boyutlu örümcek ağıdır. ‘Fasya’ biyolojik dokumuzdaki farklı alanlar, topolojiler ve histolojiler için birçok tanımlamaya sahiptir. Geleneksel olarak, tıbbi bir terim olarak “fasya”, yalnızca vücuttaki belirli parçalanabilir doku parçaları için geçerlidir. Torakolomber fasya, fasya lata, panniküler fasya, fasya profundis – bunlar bilim tarafından fasyal tabakalar olarak kabul edilir.
Yoga, sayısız insana çok şey katan felsefelerden/metodlardan biridir. Osteopati, Kayropraktik, Fizik tedavi, Rolfing ve diğerleri, aynı kişiler için rekabet eden rehabilitasyon metodolojileridir. Bazıları Yoga’yı terapötikten ziyade profilaktik (önleyici tedavi, önleyici tıp) olarak görür, çünkü uygulayıcıları genellikle diğer manuel terapi teknikleriyle daha özel olarak hedeflenen doğrudan tedavi şeklinden ziyade genel olarak bit çok konuda gelişmiş önleme ve işlev vb.’den bahseder. Yoga ve fizyoterapinin etkisinin daha iyi anlaşılması gerekir. Fasyal sistem verimli çalışmıyorsa (diyelim ki kolajen lifler birbiri üzerinde iyi kaymıyorsa), sadece enerji harcamakla kalmaz, aynı zamanda kas-iskelet dokularındaki stres olması gerekenden daha yüksektir (bazen çok daha yüksek) . Bu, genel stres seviyesinden olumsuz etkilenen bir dokudan muhtemelen hasarlı fasyadan farklı bir yerde bulunan ağrı ile sonuçlanır. Bu nedenle terapistin amacı, örneğin “miyofasyal gevşetme teknikleri” olarak adlandırılan yöntemleri kullanarak, genel stresi (kas, kemik veya kolajen olsun tüm dokularda) ve dolayısıyla ağrıyı azaltmak için uygun miyofasyal mekaniği eski haline getirmeyi amaçlar.
Fibroblast hücre şekliyle ilgili temel çalışmalar, manuel terapi, akupunktur, yoga metodu ve esneklik çalışmaları hücresel düzeyde etkisini göstermektedir. Bilimsel ekipmandaki ilerlemeler, derin fasya ve kas arasında kaymaya izin veren bir hyaluronan sıvısı tabakasını incelemeyi mümkün kılmıştır. Fasya içindeki kollajen lifler, hem kaslara kan akışını hem de lenfatik sıvı akışını etkiler.
Wilke, Krause, Vogt ve Banzer (2016), anatomik diseksiyon çalışmalarına dayanarak altı miyofasyal meridyenin varlığına dair kanıt sağlamak için sistematik bir literatür taraması yaptı. Bu meridyenler, yüzeysel ön hattı, yüzeysel arka hattı, yan hattı, spiral hattı, arka işlevsel hattı ve ön işlevsel hattı içerir.
Referanslar
- Defining the fascial system / Sue Adstrum 1, Gil Hedley 2, Robert Schleip 3, Carla Stecco 4, Can A Yucesoy 5
- https://www.anatomytrains.com/fascia/
- Yoga, fascia and the second law of thermodynamics / Serge Gracovetsky 1
- Fascia Research from a Clinician/Scientist’s Perspective / Thomas W Findley 1
- Advayta Yoga Eğitmenlik Eğitimi (200 saat) eğitim notları / Zeynep Aksoy